Son zamanlarda online platformlarda ve sosyal mecralarda, bilhassa gençlerin iş bulmak konusunda ve ekonomik durumlar üzerine şikayetler içeren serzenişlerini görmekteyim. “Mezun oldum iş yok”, “X liraya çalışmam”, “Ülkeden gideceğim” vb. türünden hariçteki unsurları suçlayıcı ifadeler bolca tüketiliyor. Lakin insafla kendi eleştirisini yapanı görmek ise çok zor. Belki de moda değil bunu yapmak. Diploma denilen dikdörtgen şeklindeki bir kağıdı gösterince iş sahibi olması gerektiğini düşünenler var. Mühendislik için örnek verecek olursak, bir şekilde 4 yıllık bir bölümü bitirmiş ama kendini yetiştirmemiş, yabancı dili olmayan, okuduğu bölümü sorgulamadan ezbere bitirerek mühendis olduğunu düşünenleri görüyorum. Daha geçenlerde bir yüksek lisans mülakatında “lineerlik nedir?” sorusuna afallayıp “düz, düzlük, düz olma, ben öyle biliyorum yani” diye cevap verildiğine bizzat şahit oldum. Şaka yapmıyorum, bu seviyede mühendis (!) mezunları var. Öte taraftan kalifiye mühendis bulamayan şirketler de mevcut. Doğal olarak mezunların çoğunu oluşturan boş beleş insanları da almak istemiyorlar. Baştan söyleyeyim; çözüm şirket sayısını artırmak değil, herkesin dipten tepeye, hariçten evvel kendini sorguya çekmesi ve eksiklerini kapayıp, kendini ileriye götürecek bilgi, yetenek vb. araçları edinmeye çalışmasından geçiyor. Yani kişi önce kendine bakıp “ben işveren olsam kendimi işe alır mıydım” sorusuna vicdanen cevap vermesi gerekiyor. Sen kimin hangi problemini çözeceksin de birisi seni işe alıp bir de üstüne sana ödeme yapacak? İşin en evveli ve özü kişinin kendini donanımlı hale getirmesinden geçiyor. Buradaki eksikliği başka unsurları suçlayarak kapatmak ise boş yere çığırtkanlık yapmaktan ötesi değil.
Gelelim hariçteki unsurlara. Üniversite sayısının hızla artmasıyla kalitesiz ve yetersiz üniversiteler ve bölümler mantar gibi çoğalıyor. Buralardan mezun olanların gerçekçi olursak iş bulması zaten çok zor. 3 tane hoca ile kurulmuş laboratuvarı olmayan, programı belirsiz, akademik kadrosu yetersiz ve niteliksiz bir bölümden sıradışı bir performans göstermedikçe mezun olunca zaten işin çok zor oluyor. Hele bazı akademik kadrolardaki arkadaşlar o kadar kalitesiz ki benim labıma doktoraya başvursa kabul alamaz, ama X yerde hoca olmuş bir şekilde. Sözün özü şu ki, üniversitedeki eğitim kalitesinden kaynaklı problemler mezun olduktan sonra işveren tarafından kişinin tercihe edilmemesine sebep olabiliyor.
Hariçteki unsurlar muhtelif. Sonraki yazılara saklayalım gerisini. Bu yazıdan belki bazıları rahatsız olacaktır. Lakin etrafta olan bitene sessiz, tepkisiz, “beni etkilemiyor zaten” deyip de bihaber kalmak vicdanıma ağır geldi. Yani milletin derdi ile dertlendim. Bu derdimi paylaştığım bazı hocalarımız ise “aman sana ne hocam, işine bak, bizim yapacağımız birşey de yok” gibisinden tepkiler verdi. Ne kadar benciliz.